26.11.2008

baq bozumu



9 Aralık 2007’ye sayılı günler kala..
Haydi kalk! Bir çay koy bana.Bu gün seninle bir oyun oynucaz.Sen ki oyunları seven birisin.Önce koyacaksın karşıma tüm çıplağınla içindekileri.O delici şeffaflığa kusursuzca dokunacağım.Bastırdığın duygularını istiyorum.Karşılığında ne istiyorsan varım.Uzun bir yolculuk bu.Aynayı getir.
Önce aynaya içindekileri tut,karşısına dışındakilerle geç.Seyret bakalım.Birbirine benzemeyen bir sürü renk görüyorsun,şaşırma.Siyah sandıkların bile etiketli bir lanetlikte.Hoşgeldin.
Masama acılarını koymakla başla.O hastalıklı ilişkilerini gıdıklayacağım.Hani süzgeçten geçirdiğinde o kalan artıkları atmaya kıyamayan insanlardansın.Belki bir gün lazım olur diye.Anlamak isterdim.Anlamak işleri kolaylaştırmanın insanoğluna sunduğu kılıfa verilen ad.Bilmiyorsan da öğrendin.Çay koy! Kaç şeker olduğunu da biliyorsun hiç bir şeyi unutmadığın gibi.Yazık sana ki unutmama hakkını bile elinde tutamıyorsun.
Kulaklarını aç,haydi! Yüzleş içindeki boşlukla yoksa o her gece rüyanda kendini düşerken gördüğün köprüden kurtulamayacaksın bir gün.Sol elmacık kemiğindeki ben gibi yüzüne yapışmış o gözyaşları.Sürükle.İçindeki çıplak soğukluk ürpertiyor beni,dokunurken titremem bundan.
Seninle pazarlık edeceğiz oyuncu!
Ve evet çürümüş ruhunu değiştirmemi istiyorsun.Saçlarını keseceğin gibi kolay olmayacağın mutsuzluğunu benim biçmemi.
Kabul ediyorum.Karşılığında senden sadece “burcu” olduğunu unutmamanı istiyorum.Dokuz yaşında korktuğunda dimdik duran o kızın gözbebeklerini.Salıncaktan düştüğünde kanlar içinde alnının sol tarafına dikiş atıldığında bile ağlamayan.
Sen ki koyu bir acıyı duygusuzlaşmaya tercih edersin..
Kısaca anlatayım o halde..
Sana demiştim kollarından tutup sarsarken:
Sen ki en sevdiğin insanı kaybetmiş birisin..

24.11.2008

bekleyiş

Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey var; kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. bu yüzden birileri hep ısınıp dururken dinmez üşümelerin...)

ben de benim olmayan şeylerle varım; benim olan zaten benimse, olmayan şeylerle... varsam, buradaysam belki de onlar için... yüzün için belki de, yüzün nerede? ……
Yılmaz Odabaşı


Söyleyemediğim ve bana sölenilmemiş o kadar söz varken,ölmemeliyim biliorum ama ya Ölürsem..
Kırıklarım Ve Ben,seni özlemeye devam..

2.11.2008

koyu gri


Karanlıktan korkan birinin elektiriği kesilmiş bir odada tek başına kalması gibi nefesimin kesildiği anda büyüyen gözbebeklerim ve ben,çok yalnızız.Gri bir tişörtün içinde uyumayarak geçirdiğim günlerin yüzümde bıraktığı suskun çizgiler var.Kırıklarımdan titriyor ellerim,aldığın bardağı tutamayışım ondan.Bakışlarımdaki donukluk hissizliğimden değil,hiç kimseyle konuşmamam içimi susturamayışımdan.Dilim lal,cümlelerim yarım.Aklım bu kadar karışıkken..
Gitme..aldığım tişörtü giymesen bile..
Senden hızla kendime kaçarken
Geçmişi bulurum sensizlikte
Gördüğüm şeyler,susturduğum yürekler
Karşıma çıktılar birer birer.
Nice gönül çaldım cevap vermiyor.
Yine dondum kaldım içim sıkılıyor.
Gitme şarap açtım votka da var istersen
Sevdiğim şarkı çalıyor eğer dinlersen...
Sana olan zaafım nefrete dönüşmüş,
Tenler uyuşmuş, ruh uykuda
Oyunlar dinmiş,
Sözler söylenmiş.
Gitmem lazım zaten sigaram bitmiş.
Herşey boş aslında şu ölümlü dünyada.
Kalbimi kırma,bir gün duracak nasılsa...
Kafaları çekip, muhabbet edelim.
Sonra uyuruz ya da , ya da sevişiriz...
Sana aldığım tişörtü hiç giymedin
Sevdiğim insanları da pek sevmedin
Beni sevdiğini söylerken hep onu istedin
Zaten benim kim olduğumla hiç ilgilenmedin
Hiç...
Bana olan zaafın nefrete dönüşmüş
Alıştığın zaten bir şey olmamış
Oyunlar bitmiş
Sözler söylenmiş
Gitmen lazım zaten sigaran bitmiş
Herşey boş aslında şu ölümlü dünyada.
Kalbimi kırma,bir gün duracak nasılsa...
Kafaları çekip, muhabbet edelim.
Sonra senin için dans da ederim...
Yoluna koyamadığım bu hayatın içinde de varolmak için yaptığım bu inat saçmaymış artık biliyorum.Küsüm yaşama.Benden bu kadar.Hayat,seninle oynamak istemiyorum.