30.09.2009

paslı makas


Bu zamana kadar söylediğim onca söze rağmen hala söylemediklerimle yaşamış olmaktan utanıyorum.
Bir insan kendisine bu kadar acı çektirebilir miydi
Yanlış olduğunu bildiği doğrularıyla mücadele etmekle mi geçecekti bu ömür
Beni kaybetmemek uğruna ördüğün çeper asıl kaybedişin oldu demek için çok mu geç.
Geç kaldın bana sen,evet.
Beni üzmemek adınaydı değil mi kurduğun barikatlar?
Sormayı unutmuş olamaz mısın ne istediğimi.
Bildiğini sandığın o tüm her şey benim için o kadar basit değilse şayet.
Ne yazıktır ki;
Paslı makas gibiydik hep.Bir ucu sendin diğer ucu ben.
Birleştiğimiz her noktada sen, o barikatlarınla içimden bir şeyleri kesip attın.
Bana sormadın hiç.Senin için akan gözyaşlarımı hiç sevemedin benim gibi.
Belki de basit gördüğünden.
Halbuki biz öyle bir sevgiyle bağlıydık ki birbirimize.O vida gibi.
Paslandık.
Yine de bir aradayız.Keşke geç kalmasaydık birbirimize.
Çeperlerin ve sen beraberce mutlu olsaydınız ..
Senin yüzünden..
Yapamadık.

28.09.2009

İNSAN İNANDIĞI ŞEYLER UĞRUNA MUHTEŞEM HATALAR YAPABİLİR


Bir yerden başlamak gerektiğinde hep inanmayı dayadım sırtıma.
Yürüdüm.Usanmadan.Hiç kaybetmeyecekmişcesine.
Güvenmekle devam ettirdim yolumu.
Yolun sonunda anladım ki ben bana söylediğin ne varsa inanmışım meğer.
Tüm bahanelerine güzel kılıflar dikmişim.
Sen beni hiç üzemez, hiç yanıltamazmışsın sanmışım.
Pembe bulutlarda gezinirken defalarca düşürmene rağmen gülümseyerek kalkmış
Sende hiç ama hiç hata aramamışım.
Seni üşütmeyeceğim diye kendi ruhumu üşüttüğümü fark etmediğim gibi.
Halbuki insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir.
Seni sevmek değil hatam.
Hatam beni üzmene fırsat vermekteymiş.
Aslında beni üzmek istemezdin değil mi?
Gülümsüyorum.
Artık inanmak için vakit çok geç..

23.09.2009

suskunluklarının bile harfleri çok sesli


Birkaç düşünceyle başladı Birkaç duyguyla bitti.Ve hiç çoğalmadık.
Sorulmadı bana fikrim.
Aslında bir noktaya ihtiyacım yoktu tıpkı virgülle ayrıldığımız birkaç cümleye de.
Birkaç anıya da.Birkaç tı çünkü.
Sonra düşündüm.
Düşündüklerim düşlerim kadar güzel değillerdi.
Sonra büyüdüm.
Büyüyünce değişmeye başladı bir şeyler.Suskunluklarım çok sesli artık, biliyor musun?
Gürültüsünden uyuyamıyorum geceleri.
Sonra değiştim.
Sen bunu fark edemeyecek kadar kendinleydin.
Ve ben senle birlikte fazla kalabalık.
Saçlarımla başladım.. Sonra sıra sana geldi..
Kesmek istedim.Kestiysem de atamadım.
Ben de seni bana hatırlatan ne varsa her şeyi bir kutuya kaldırdım.
Beraber atacağız.
Az kaldı uyanışım ..
..
..
.
.
.
Zaman ilerledi Ve :
Vazgeçmek, ruhumun nefesiydi.Bunu başardım..Keşke bu mutlu günde sen de olsaydın..

12.09.2009

Son Bahar


Aşk senden vakit İstemez alır zaten ve sen farkında olmazsın.
Kırılabilir bir şey üstelik.Onu ölçebilecek bir yürek terazisi de yapılamadı henüz.
Eşyalarıma bağlılığımda parmak uçlarını değdirdiğinden.
Bizim diyebileceğim tek şahit onlar.
Penceremdeki çiçeğe bağlılığım mevsimi bitince pörsüyeceğini bildiğim sevgine benzetmemden.
Sen yerine onunla konuştuğum zamanlarda açmadığı oluyor.
Yaprakların safran sarısı.
En güzel yağmurları gördün ama hep karanlıkta açardın.
Toprağının kokusunu esirgemedin benden.
Ve ben de seni her gün suladım,büyüttüm,küsüşünü izledim.
Çiçeklerini bana vereceğini sandığım zamanlarda hevesimi çatlatmış olabilirsin
Ama kıramadın.
Üşütmeyeceğin baharlar vermek isterdim sana.
Elimden geleni yapmış olsam da pencerene alışamadın.
Belki bir gün alıştığını anladığında solacaktın.
Son bahar bu.
Çiçek solabilir.Eşyalarım yok olabilir.Açmak için vaktin de olmayabilir, biliyorum.
Bildiğim tek şey,seni asla unutmayacağım.
.
.
.
.
.
.
Son baharlar hep ayrılık getiriyor insana
.

10.09.2009

beyaz atlı karınca


Kocaman bir atlı karıncaya tek başına binmiş çocuk gibiyim şu an.
Lunaparkta tüm beyaz atlar için kavga edelim istiyorum.
Etrafımda saçını çekip ondan önce oturmak için ağlayacağım sevdiğim insanlar olsun.
Olmalı bir yerlerde atlı karıncayı dolduracak kadar insan hayatımda.
Kaybetmiş olabilirim bir çoğunu.
Bazıları atlı karınca da sevmeyebilir.
Ben yine kavgacı,yine alıngan.
Güzel huylarımda çıkabilir yüreğinizin cebinden.
Belki de göremiyorsunuz hiç kurcalamadığınızdan.
Renkli bir gün olsun yarın.
Etrafımda hep sevdiklerim,kucağımda uslu duran bir aşk.
Atlı karıncada galete yiyen çocuk sen ol,arkasından beline sarılıp dilini çıkaran kız ben olayım.
Böyle bir fotoğrafımız olmalı rötuşsuz.
Gülümsemem dağılmalı yüzümün çizgilerine.
Sevdiğim insanlar etrafımda.
Burası panayır yeri gibi.
Olsun çünkü inanmak için lazım bana da bir neden
Herkes gibi .
.
.
.
.
.
Katılır mısın bize beyaz atlı prens??

9.09.2009

dokuz


Küçük bir oda.
Tek penceresi var güneye bakan.
Simitçilerin martıların karnını doyurduğu bir gündeyim.
Rengarenk balonları olan bir çocuk var dışarıda.
Yanına gidiyorum.Çimenlerin içinde elele koşuşturuyoruz beraber.
Sırtımda annemin koyduğu havlu,düşecekmiş gibi.
Bir avucun ıslak,benim gibi heyecandan.
Diğer avucun kırmızı.
Balonları tuttuğun ipin kesik izi.
Ben eteğimi savura savura gezerken şarkı söylüyorum.
Yaşımız henüz dokuz.
Gözlerinde hırçınlık çocukluğundan kalmaymış anladım.
Kulağıma bir şey fısıldadın.
Gülüştük.
Küçük bir oda.
Tek penceresi var hayallerimi kurduğum.
Rengarenk balonlar ve fısıldadığın o söz aklımda kalan.
Keşke rüya olmasaydı da sen uyandırmasaydın.
*
*
*
Rüyamdaki çocuk,uyansam bile elimi bırakmamışsın..
Bu harika.

8.09.2009

aşk bisiklete binmek gibidir


Birkaç adım atmakla başladı işe.
Önünde duran çocukluğuyla “sendelemece” oyunuydu bu.
Sağ baş ve işaret parmaklarının arasına sıkıştırdığı pedalı çevirdi, çevirdi.
Paslanmış ayaklarına eskimiş bir kap geçirerek dönüşünü izlemeye devam etti.
Düşme korkusuna rağmen yanına yaklaştı ve
Pedalların ayaklarından kayışına hayran sürdü, sürdü.
Yorulmak bilmiyordu yokuştan inen yüreği çarparken
Aşk da böyle bir şeydi işte.
İçinden kayıp gitme ihtimaline rağmen son sürat geliyordum sana.
Düştüm.Dizlerim kanadı.
Her çocuk gibi ağlasam da yine bindim o bisiklete.
Yüreğimin pedallarını çevirdim,çevirdim ve
Senin,onun, diğerlerinin o yokuştan indiğimdeki çarpıntıyı engellemesine izin vermedim.
Sendelemek bisiklet sürmenin keyfidir.Zamanı geldiğinde frene basmak gerekir.
Çocuk değilim.Basmam gereken bir frende yok üstelik.
Haydi senle bisiklete binelim..

4.09.2009

bu sefer başka


Yarım yamalak bir kahvaltının ortasındayım.Kahvemde yalnızca bir şeker.Sokağımda yol kenarındaki çizgilere basmamaya çalışan insanlar.Örtüye bulaşmış reçel lekesi.Üzerimde senden kalma bir durgunluk. Üşüten bu iklim değişikliği neden.
(Cihanın tüm dillendirilmemiş sesleri içimde.Kaçar gibi bir halim var.Durmaksızın yürüyorum.Farkedemediklerine eklenen suskun gidişimle.)
.
.
.
-1