28.08.2009

Şehirler ve Kadınlar

Bir erkek yazarın satırlarındaki kadın olmak yerine onun kadar cesur yazabilmek benim için yeterliydi.Dünyası yürüyebileceği kaldırımlarla,yüzebileceği denizlerle ve sevebileceği insanlarla sınırlı olan hayalleri geniş birisi için.Küçücük bir şehir oldum hayallerimin birinde.Bana geldiğinde adımı anarken zihninde beliren anaç bir kadın sülieti.Hani tüm günahlarından benim yanımda arındığını hissettiğin sorumsuz bir huzur.Hoş geldin.
Küçücük bir şehirdim sen yürüyebileceğin kaldırımlarımda ayaklarını sürüdün.Denizimden aldığın bir avuç suyla yüzünü yıkadın.Bir martı gönderdim sana attığın simidi yemesi için.Sevebileceğin insanlardan fazlası vardı yaşamında.Ellerinde gök güzü.Savur hepsini havaya.İçinden yalnızca adımı tut.Daha önce sevdiğin şehirler gibi değildi sevdiğin kadınlar.Mutluluk getirmiyordu iz bırakmaları.Yoktu çünkü rengi mutluluğun.Bir şehrinde adını duyduğunda yüzünü gülümseten kadınları vardır rengi değil.Ben o küçücük şehirdim.Adım içinde yankılandı gelişinde.Duymak için geç kaldın.Vapur kalktı..
Ellerimde gök güzü.Ne geriye döndürürdü geç kalınmış bir zamanı..
Sevdiğin şehir miydi yoksa o kadın mıydı??

21.08.2009

" kendinden emin değilsen sevme "

Birbirinin ardına gelen tekerlemeler gibi yorulmak nedir bilmeyen düşüncelerimi aklının peşine saldığımdan beri üzerimde bir ayrılık hikayesinin esas kahramanıyla yüz yüze gelen anlatıcının şaşkınlığı var.Sarmaya başladığında yumak olacağını bilsen de dolaşmayacağının garantisini veremediğin ip gibiyim aynı zamanda.Dokunuşlarım telaşlı.


Sen, başkalarıyla gittiğin konserin dinletmek için kendini beni arar bulduğun bir şarkısında “sen” ve “ben”i “ikimiz”e bağlayan o tek an kadar geçici hislere sahipsin.Bense o birkaç dakika kadar sığabiliyorum hayatına.Mutsuzluklarım toplanılması istenmeyecek kadar kirli değil halbuki.İnsanları korkutan mutlu olabilme ihtimalim.


Yalnızlığıma yakıştırdığım bir mutluluk,Mutluluğa yakıştıramadığım bir yalnızlığım var ve o ihtimaller üzerinde bile yok varlığın.Üzgün değilim.Kurduğun cümlelerdeki yanlış noktalama işaretleri gibi eğriti duramayışım gururumdan değil,gerçek olduğundan.Bir başkası senin cümlende doğru yerdeyse ayrılma vaktidir şimdi.


Sevişmeden önce sevmeyi öğrendiğinde saçlarımı okşarsın.Bir masal anlatırım.Uyuruz.Ve uyandığımızda hatırlanacak bir sevdamız olur
ayrılmış olsak bile.

18.08.2009

aşkın ön'sözü

Kıran kırana geçen bir ruhsal yolculuğun boş bırakılmış iki koltuğuyuz.
Sen cam kenarına yakınsın.Bense dışlanmış bir koridora.
Kıskançlık, kırgınlık gibi duygulara yer veriyoruz hareket halinde olan ilişkimizin bedeninde.Hissedilen ne varsa yolcularımız yer değiştirse bile kalıcı bir yolculuk sağlanamıyor ve biz buna rağmen hep yan yanayız.Tıpkı sonu güzel bitmese onun adına masal denmeyecekmiş gibi korkakcasına.
Sen o hoyrat zamanlarımın sakince akarak sinir bozan akrebi gibisin.Yelkovan fır dönüyor ardında.Yol kenarlarında ekilmiş umutları yararak ilerliyoruz.Kalın olduğu için okunmamaya terk edilmiş bir kitap gibi kucağına bırakılıyor aşkım.Uzun yolculuğumuzun önsözünde olsaydı karanlıklardan korkmadığım, yine de okumaz mıydın beni?
Boş bırakılmış iki koltuktuk.Sen karanlık bir cam kenarındaydın,bense aydınlık bir koridor.Okunmamış bir kitabın anlamsız özetiydi düşündüklerin.
Alacakaranlıklarda sevdiğim gibi seni, masalları da sen bana sevdirmiştin.
Ellerini tuttum.Parmak uçların soğuktu.