25.12.2008

gece masalı

Gece yarısı anlatılırken uyuyakalındığı için yarım kalan masallar gibi bir daha tamamlayanamayacağımı kulağıma Ortaçgil fısıldıyor.

Ay ışığını gün ışığına tercih ederdi bir zamanlar güneşin güler yüzlü kızı..

Eğriliklerden düzlüklere çıkmak için umutlarından yamalar yapardı,izlerdik uzaktan.



Sulamayı unuttukları zamanlarda gözyaşıyla demini alarak yaşardı,derdini bilemezdik..

Yaprakları kuru.Dilsiz.



Ortaçgil..bu gece dinle son kez beni.Söyle pencere ölü çiçeği'ne şarkısını..sarıl

Ve sus, derdini kimse duymasın..

23.12.2008

bazı hikayeler


Puslu bugün İstanbul.
Güneşin bile sırtını döndüğü bir günde vücuduma değen soğuğa vapurda çay ısmarlıyorum.Ne zaman içimdekilerle sessizce bakışmak istesem deniz kenarına götürürüm.Klarnet sürerim merhem niyetine bazen.Sonbaharda yağan yağmurları hiç sevemedim.Sevdiklerime hep güneşin yüzünü sakladım.Sakladıklarıma toz kondurmadım herkes gibi.Bazı hikayeler yazdım içinde ben olmayan.İyice karıştırıldıktan sona tabağın kenarına konulması beklenen çay kaşığı gibi genel geçer tepkilerim olmadığına göre hala farklı birşeyler olmalı bende.’Soğukken bile sıcak’ ..
İstanbul’un havası bu.Belli olmaz sağım solum gibi.Anam babam gibi özlemleri.Durgunluğu bile denizden tuzlu içimin.
Ve Bugün
Puslu İstanbul.
Benim gibi.

14.12.2008

vuslat


Beni unutmandan korktuğumu farkettiğim andan beri biriktirdiğim özlemlere daha bir sarılır oldum.Dinlendirdiğim duygularım içimdeki senle beraber büyüdü.İyiyiz.Bazı sabahlarda hani içmeyi unuttuğun acı kahveyi bir an diline değdirip buz gibi olduğunu anladığında suratını ekşitirsin ya, senden haber alamadığımı farkettiğim anlarda öyleyim.Beyaz bir tişört,sol camı kırılmış gözlük.Senin kadar duru mavi.Radyoda içimden tuttuğum şarkı gibi adını andığımda gülümseyişim.
Bir hikaye yazacağım ikimize.Karıştığın güzel bir gece yarısı masalının sende yarattığı hazzı yaşamak isteyişin bu hikayeden.
Özledim
‘Elma dersem çık der gibi Beni özlediysen geL , olmaz mı?’

3.12.2008

Sen


Yağmur yağıyor sokaklara

Gidişin gibi sessiz ve ıslak

Oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibiyim
Ve yorulmasından korkuyorum ben hasretinin


Gözlerin en mavi,cümlelerin hoyratca duruyor karşımda
Bir sen yoksun
Kalabalık yüz çizgilerin zihnimde

Ve özlemek
Özüm sensiz yolunu bulamıyor


Alışkanlıklarınla gel sen bir akşam
Onlarla beni tanıştır

Önceki ne varsa benle sonraki olsun
Ve olsun aşk

Dokunduğumuz herşey iki kişilik olsun tıpkı
Gözlerin gibi
Mavi

En mavi


Üşütmeseydi önceki yaşanmışlıkların
Sevmekten korkmasaydın şayet

Korkuların bedenine sığabilecek kadar naif olsaydı
Senin için kesmezdim saçlarımı.


Gülümsemiştim ben aslında.
Farkında mısın bilmem ya da hatırlar mısın o günü
Gülümsedim ben.

Ve onu
Onu sadece sen gördün.

26.11.2008

baq bozumu



9 Aralık 2007’ye sayılı günler kala..
Haydi kalk! Bir çay koy bana.Bu gün seninle bir oyun oynucaz.Sen ki oyunları seven birisin.Önce koyacaksın karşıma tüm çıplağınla içindekileri.O delici şeffaflığa kusursuzca dokunacağım.Bastırdığın duygularını istiyorum.Karşılığında ne istiyorsan varım.Uzun bir yolculuk bu.Aynayı getir.
Önce aynaya içindekileri tut,karşısına dışındakilerle geç.Seyret bakalım.Birbirine benzemeyen bir sürü renk görüyorsun,şaşırma.Siyah sandıkların bile etiketli bir lanetlikte.Hoşgeldin.
Masama acılarını koymakla başla.O hastalıklı ilişkilerini gıdıklayacağım.Hani süzgeçten geçirdiğinde o kalan artıkları atmaya kıyamayan insanlardansın.Belki bir gün lazım olur diye.Anlamak isterdim.Anlamak işleri kolaylaştırmanın insanoğluna sunduğu kılıfa verilen ad.Bilmiyorsan da öğrendin.Çay koy! Kaç şeker olduğunu da biliyorsun hiç bir şeyi unutmadığın gibi.Yazık sana ki unutmama hakkını bile elinde tutamıyorsun.
Kulaklarını aç,haydi! Yüzleş içindeki boşlukla yoksa o her gece rüyanda kendini düşerken gördüğün köprüden kurtulamayacaksın bir gün.Sol elmacık kemiğindeki ben gibi yüzüne yapışmış o gözyaşları.Sürükle.İçindeki çıplak soğukluk ürpertiyor beni,dokunurken titremem bundan.
Seninle pazarlık edeceğiz oyuncu!
Ve evet çürümüş ruhunu değiştirmemi istiyorsun.Saçlarını keseceğin gibi kolay olmayacağın mutsuzluğunu benim biçmemi.
Kabul ediyorum.Karşılığında senden sadece “burcu” olduğunu unutmamanı istiyorum.Dokuz yaşında korktuğunda dimdik duran o kızın gözbebeklerini.Salıncaktan düştüğünde kanlar içinde alnının sol tarafına dikiş atıldığında bile ağlamayan.
Sen ki koyu bir acıyı duygusuzlaşmaya tercih edersin..
Kısaca anlatayım o halde..
Sana demiştim kollarından tutup sarsarken:
Sen ki en sevdiğin insanı kaybetmiş birisin..

24.11.2008

bekleyiş

Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey var; kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. bu yüzden birileri hep ısınıp dururken dinmez üşümelerin...)

ben de benim olmayan şeylerle varım; benim olan zaten benimse, olmayan şeylerle... varsam, buradaysam belki de onlar için... yüzün için belki de, yüzün nerede? ……
Yılmaz Odabaşı


Söyleyemediğim ve bana sölenilmemiş o kadar söz varken,ölmemeliyim biliorum ama ya Ölürsem..
Kırıklarım Ve Ben,seni özlemeye devam..

2.11.2008

koyu gri


Karanlıktan korkan birinin elektiriği kesilmiş bir odada tek başına kalması gibi nefesimin kesildiği anda büyüyen gözbebeklerim ve ben,çok yalnızız.Gri bir tişörtün içinde uyumayarak geçirdiğim günlerin yüzümde bıraktığı suskun çizgiler var.Kırıklarımdan titriyor ellerim,aldığın bardağı tutamayışım ondan.Bakışlarımdaki donukluk hissizliğimden değil,hiç kimseyle konuşmamam içimi susturamayışımdan.Dilim lal,cümlelerim yarım.Aklım bu kadar karışıkken..
Gitme..aldığım tişörtü giymesen bile..
Senden hızla kendime kaçarken
Geçmişi bulurum sensizlikte
Gördüğüm şeyler,susturduğum yürekler
Karşıma çıktılar birer birer.
Nice gönül çaldım cevap vermiyor.
Yine dondum kaldım içim sıkılıyor.
Gitme şarap açtım votka da var istersen
Sevdiğim şarkı çalıyor eğer dinlersen...
Sana olan zaafım nefrete dönüşmüş,
Tenler uyuşmuş, ruh uykuda
Oyunlar dinmiş,
Sözler söylenmiş.
Gitmem lazım zaten sigaram bitmiş.
Herşey boş aslında şu ölümlü dünyada.
Kalbimi kırma,bir gün duracak nasılsa...
Kafaları çekip, muhabbet edelim.
Sonra uyuruz ya da , ya da sevişiriz...
Sana aldığım tişörtü hiç giymedin
Sevdiğim insanları da pek sevmedin
Beni sevdiğini söylerken hep onu istedin
Zaten benim kim olduğumla hiç ilgilenmedin
Hiç...
Bana olan zaafın nefrete dönüşmüş
Alıştığın zaten bir şey olmamış
Oyunlar bitmiş
Sözler söylenmiş
Gitmen lazım zaten sigaran bitmiş
Herşey boş aslında şu ölümlü dünyada.
Kalbimi kırma,bir gün duracak nasılsa...
Kafaları çekip, muhabbet edelim.
Sonra senin için dans da ederim...
Yoluna koyamadığım bu hayatın içinde de varolmak için yaptığım bu inat saçmaymış artık biliyorum.Küsüm yaşama.Benden bu kadar.Hayat,seninle oynamak istemiyorum.

29.10.2008

Kavuşmak Lazım

Akıntı yönünde sürüklenen bir çakıl taşı gibi sürtüne sürtüne yaşlanırken alışkanlarımı değiştirme cüretine sahibim artık.Hayatımın kontrolü parmaklarımın ucunda ve istediğim gibi oynatıyorum ruhumdaki kuklayı.İçimdeki iklimi ılıklaştırdığımdan beri başımı başka omuzlara yaslamak yerine boynumun üzerine tutmayı becerebiliyorum.Gözyaşlarım eskisi kadar narin değil en ufak bir rüzgarda dökülmüyorlar.Tek başınalığı kaldırabilecek kadar kuvvetlense de kollarım; Ah.Bir de sen olsan.Yüklenirdik sevda sözlerimizle ikimiz.Giderdik uzaklara.

Kelimeleri kırgın.Yüzü dökülmüş şiir gibi

Eksikliğin bensizliğin..




Dinlenmiyor şu gönlümün kavuşmak endişesi”

20.10.2008

Noktasız Virgül


Müzikle bedenini bu kadar iyi seviştiren biri aşık olma korkusuyla kaçak bir oyunbaz haline dönüşüyor.Zaman un helvası gibi kavrulurken içimizde,tadının acı geleceğini bilerek bekliyoruz demlenmesini.Taşları yerinde oynatan depremlerin çekilip bıraktığı enkazların piçleriydik.Sahibi belli duygularımızı bile tek başına gömüyoruz.Terli ve yorgunken başımıza geçirdiğimiz o şapkanın altında üşüttüğümüzde nefes aldığını hissediyor iliklerimiz.Fahişeleşmiş bir gönülün kısırlaştırılmış hissizlikleri bile umrumuzda değil.Attığım simitleri almayan martılar var bu yaşamda.Ve ben,aynadakiyle çarpıştığımda kırılmayacak bir esneklikte olduğumu görüyorum.Buna büyümek diyorlar.Ben ne zaman ki kendi gölgemin beni yaraladığını anladım,işte o zaman yeniden doğruldum.Doğurdular içimi yeniden.
Artık
Ben ..
Ben nokta olmayı bilmem
Ben sadece virgülüm

16.10.2008

bu bir dokunuş


Dağınık bir yatak.
Yorgun bir ifade.
Pijamalı bir kadın.
Makyajsız bir surat.
Yalnız .. Yıpranmış ama çok güçlü..
Kendimle aynada çarpışmama az kaldı..
We ben hala kirpiklerimi seviyorum..

4.10.2008

benimle oynar mısın_?


Sen beni yenemedin
Çünkü ben seninle oynamadım!”
Rüzgara karşı uçamayıp takılı kalan bir uçurtma gibi olduğum yerde sayıyordum.Yırtık,birkaç kuyruğu kopmuş.Kopan yerlerine çaput bağlamakta bile geç kalınmış,yitik biraz.Kitap.Bir fincan kahve,şekersiz.Yeşil bir tişört.Dağınıklığı bile simetrik.Kelimeleri israf edemeyecek kadar yorgun ve kısık bir ses.Başında insancıklardan yapılmış tacı yok görüldüğü gibi.Makyajsız. Hasta olduğundan yer çekimine direnen bir gamzesi var.Bekliyor neyi beklediğini bilmeyerek.”Ben seni dinlemedim,sen beni anlamadın” diyor şarkı.Hayatında bu kadar pencereleri açık olsaydı içeriye hava girerdi.Peşinde dolanan bir aklım,karşılaşabileceğin seni takip eden düşüncelerim var yokluğunda.
Ne de olsa konuşmak çift taraflı bir eylemdir.
Konuşmak lazım(dı )varlığında.
Attığımdan beri havada duran bu zarlar yere mi düştü yoksa_?
Hiç sormadın ama ben en çok kirpiklerimi severdim.Öpseydin anlardın!

21.09.2008

"love is all you need"

Hayatında önemli olan insanlar için ne yaşanırsa yaşansın ne kendinin ne de başkalarının onlara laf söylemesine izin vermediğin ölçüde değerli birisin.Bunu bilerek hareket eden herkes kadar sağduyulu duruyorum hayatıma karşı.Birbirini tanıyan iki cambaz durabilir aynı ipte.Düşse bile tutacağını bilir diğeri ya da beraber giderler ölüme.Kaybedecek hiç bir şeyi olmayan insanlardan biri olmadığım için şanslı görüyorum kendimi.Sahip olduğum o yere hiçbir şey olmaz,özlenecek kadar sağlam duruyorsam eğer birilerinin kalbinde bir yerlerde.
Aşkın önünde şapka değil dil çıkarıyorum
İhtiyacım aslında inanmak istediğim şeydir her zaman biliyorum

15.09.2008

ya hep ya hiç



Mutlu olmak için hayata rest çekmesi gerekiyorsa pervasız olmalı insan.Bir sevdiğimin kokusuna dayanamadım bu hayatta bir de çikolataların.Bu güne kadar ikisinin de tadına bakmaya kıyamadığımdan çürümeye yüz tuttu duygularım.Duyguların kantarında aza yer yok.Ya hep ya hiç.

Soğuk sıcağa değdiğinde can bulurken

Ürkek duruyorsam zamanla birlikte hayatın karşısında hala

Korkmamalı,bu güvercin uçmalı bembeyaz yeniden...

söz vermiştim bu yazıyı yazmak için,tuttum.çikolatalar çok güsel olduklarından kıyamadım yemeye.çok teşekkür ederim der bucu'm..

28.08.2008

aşı


Cümlenin başından başlasam sanki sonuna haksızlık edicekmişim hissiyle harflerimden özür dileyerek başlıyorum söze.Buzun daha yakıcı olduğu gerçeğini terazinin öteki ucuna koyunca diğer tarafında bıraktıklarıma üzülüyordum.Kalabalıkların koynuna salarken eksikliğini bildiğim duygularına aşı koyup da öyle büyütüyorum bu kızı.
Sen hiç uçmaktan korkan bir uçurtma gördün mü_?

Görmediysen

Bak gözlerime!

Bence de bir yerden başlamalı..

27.08.2008

şahane

İstanbul'da sokakların boşaldığı bir saatte kendi kendine dolaşmakla aşık olmak arasında bir fark olmadığını ikisinin yalnızlığının birbiriyle örtüşmesiyle anladım.Hani klarnetin nefessiz bırakırcasına ara nağmesiz çalındığı bir tını var ya,öyleyim.Çalınması zor gibi görünse de bilene kolay biriydim bir zamanlar.Öyle hızlı yer değiştiriyor ki zaman.Herşey geçmişin bir parçasıysa gelecek kaygısı diye bir şeyi gözümüzde büyüten bizsek,bir yalanın parçasıyız.Yaz-bozları bu yüzden sevsem bile bir süre sonra sıkılmam bundan.
Etrafımdaki insanların değişen hayatlarında kararlı bir duruşla varolmam bile işe yaradığım anlamına geliyor.Kendimi mutlu etmem gerekli değil,kendime verdiğim sözleri tutmam yeterli biliyorum.
Bendeki değişikliğinin bedelini hayattan alıp takas edeceğim zamanlan.






ateş böceği görmeli insan..

25.08.2008

her dem taze aşk

Hayatın ona sunmakta geciktiği bir fırsatı vermek üzere beklerken yol kenarında,aylardır üzerinde taşıdığı ölü toprağını havalandırmam gerektiğini bildiğim için yaptım o sürprizi.Bazı anlar vardır birinin ışığı açması gerekir karanlıktan korkan iki kişinin birbirlerinden haberdar olup korkmaması için.Dün akşam yolda yürürken mutlu ettiğimi düşündüğüm biri vardı.Aşk böyle bir şeydi demek ki.Ve heyecanla beni arayan başka bir dostumunda aşık olduğu haberini benle paylaşmasıyla karnında kelebek uçuşan,gözleri birbirine değdiğinde dağılıp tane tane olan kişiler gördüm.Dün herkesi mutlu edebildim,biliyordum.

Ve yol boyunca mutlu olmayan birinin başkalarını mutlu etmek için uğraşmasıyla mutlu olabileceğini görüp kendisini mutlu etmek için çaba sarfetmemesi gerektiğini anladım.

Ve dün gece tanıdığım bir duyguyu başka bir gözde görüp sıcak havaya rağmen üşütmesinden korktuğum için ağladım.

Mutlu değilim

ama

Mutluluğun fotoğrafını çekmeyi başardım..

21.08.2008

tek kişilik kırmızı



Yanık tende beyaz bir elbise ne kadar asil durursa bir erkeğin yanında da öyle zarif duran bir kadın olduğumu hissetmeye başladığım günden beri kırmızı ruju dudaklarıma sürünce birbirine sürtüyorum bulaştırmaksızın.Yaratacağı kıvılcımın etkisinden olsa gerek,içime çekmiyorum etrafımdaki yanık kokusunu.Üflüyorum ki yanmayayım.
Laftan anlamaz,başına buyruk duyguların bedeni esir ettiği bir gecenin sabahında rüyayla gerçek arasındaki yansıma farkında saatin kaç olduğunu hatırlamaya uğraşıyorsan bir insanın özlemiyle seviştiğini farkedip tek başına uyanmaktan korkmaktansa
Ölmeyi denemeli.Ölümün bitiş olduğunu kim iddia edebilir ki_?
..
..
..
Ezberlenmiş acılarını ruhundan kazıma.Sen onlarla da güzelsin.

13.08.2008

öyle bir şey ki..


Beylerbeyi'nde bir gün salıncakta sallanırken inip salıncağı durduracağım diye başımı çarpıp alnımı yarmıştım.Hatırladığım gecenin bir yarısı tekrar açılan yaraya pembe kalpli bir gecelikle dayımın kucağında dikiş atılması için gidişimdi.Ve annemin hatırladığı bir şey daha vardı..
Alnımdan kan boşalırken annem panik yapıp fazlaca ağlamış..
Öyle bir çocukmuşum ki..
--"Ağlama annecim bak geçti..Benim hiç bişeyim yok" deyip ağlamadığım gibi göz kapaklarıma dökülen kanlarımı da elimle silmişim.
Sanırım annanemi de kaybettiğimizde böyle olmuştu.Ne zaman ki güçsüz düşse yanımda biri,benim yıkılacağımı düşündükleri o anlarda düştüğüm yerden yuvarlansam bile sesim çıkmıyor.
Annanem,seni çok özledim..Kendimi üzdüğümde bana kızıyorsun biliyorum..
Senin kadar güçlü ve güzel bir kız yetiştirdin.Seni seviyorum.Beni izliyor musun_?

7.08.2008

çırpınan kanatlarım



Naptım!

Biliyor musun_?

Gittim.

Kaçtım şehirden.İçimdeki eksiklikleri doldurmaya çalışmadan bu kez.Daha inatçı,kararlı üstelik.

Gittim.

Arkamda en ufak birşey bırakmadım ayaklarımı sıcak kuma değdirirken.Benimle yolculuk eden martı kadar beyazım ve çırptığım kanatlarımla yorulsam bile uçuyorum.

Sabah uyanır uyanmaz bir bilet alıp yola çıkarken kimseye hesap vermiyorum.


Değişim başlasın.Güzel şeyler olucak,biliyorum..

3.08.2008

çocukken ben..


Çocukken ben elmayı ısırarak yemeyi severdim,ateşe dokunarak yanılacağını öğrenmeyi.Tadını aldığım güzel şeyleri lezzetinden kendimi mahrum bırakmayan herkes kadar sarılıyordum dünyevi zevklerime.Ne bir eksiği ne de bir fazlası kadar marur.Tamamlamayı istediğim her yolun çıkılmaz bir noktasıyla karşılaştığımda zorlaşan anlarımla büyüyen.Heyecanla seyrettiğim bir filmin yarıda kalması gibi alıştım hayal kırıklarımın alınmadan durmasına.Bana yakıştıklarını bile söyleyebilecek kadar benimsemiş olabilirim.Elmayla armutu biraraya toplayan bu zihniyet,kolundan tutup götürülmeliyse..
Döndüğümde yitirdiklerimi yeniden kazanmış ya da kazandıklarımı kaybetmiş.Belki daha farklı.Belki tazelenmiş bir çay gibi.Kimbilir_?
Bu sefer habersiz bir gidiş..

2.08.2008

bu sefer "sessiz"

bu sefer kötü.

bu sefer fena.

bu sefer yalnız.

ve bu sefer

cok üzgünüm.


nedenini bilemezsin...

1.08.2008

"bir gece"

Beraber geçirilen her gecenin sabahında bana sarılmış bir şekilde uyanmadın.Ve bunu sadece ben farkettim.

***

Sığamadım bu kez.Sığınamadım tanıdığım bir şehre.

***

Doyasıya ağladım sessizce bir bankta.
Sırtı dönük;herşeye küsgün bir haldeyim

28.07.2008

yeter


Geceleri uyuyabilmek için ya tüm gün bedenen ve ruhen kendimi yormuş olmam gerekiyor ya da düşünmeksizin saatlerce film izlerken takatimin kalmamış olması.Hasta olmama rağmen beynimi saran düşünceler peşimi bırakmıyor.Üstlerine nane limon döksem de fayda vermiyor,biliyorum.Hayatı tersten asılmış bir çamaşır gibi sıcak havada üşütmeyi başarıyor,hastayken dinlenmek yerine inadına yoruyorum bünyemi.Çizdiğim yerleri silmek zoruma giderken,çizmem gerekenleri çizemiyorum.Sanırım çok çizgili bir yaşam tarzına alışmalıyım.Alışkanlıklar,evet.Onları nane limon gibi sevemedim.İstanbul'a alışamadım hala,balık ekmek yemeyi özlediğimi farketmek dışında özlediğim diğer şeyleri de anımsayamadım.Ve hafızamı yitirmiş gibi biri en baştan neleri sevip sevmediğimi keşfetmekle başlıyorum işe.

Yol uzun.Yolcu tükenişte..


Bir zamanlar ben de birilerinin kalbini güldürebiliyordum.Ama şimdi yapamıyorum.

...

17.07.2008

"Her zerrem sen de çarpıyor"


"Her yerim kördüğüm dolaşık
İpin ucunu bul çözeyim "

Bazen kaybolmaya meyilli bir yap-boz parçasından ibaret olduğumu düşünürken ayrıntılara takılı kalıyor bütün elimden kaçıyor ya,bunu farkettiğim anlardan hoşnutsuzum."Sükunetim deliliğimden"diyor en sevdiğim kadın seslerinden biri.Uzun süre çalmayan bir telefon kadar işlevsiz hissettim oluyor kendimi.Vücudumdaki su oranının azalması gibi kafamın içindeki düşüncelerin artması aynı etkinin sonucunu doğurursa bayılmam kaçınılmaz görünüyor.Deliliğim biriktiyor kendini.Bir taraf sırtını dönerken diğeri kolundan tutup çevirmeli.Öyle olmasaydı şayet, ne tartacaktı aşkın terazisi_?
Kördüğüm olmuş zerrelerimin birleştirilemeyen parçalarını toplasam güneşe sersen
Sükünetimle üstünü örttüğüm düşüncelerimin bazısına sırtımı dönmüşken bazılarına içerlesem
Bile.Değiştiremediğim yanlarımla sev beni.

"koyu kırmızı" !



Küstürülmeye çalışıldığım zamanlara inat insanlara kırılırım ben ama yine de kalemimi kırmam.
İşte o yüzden aklımdan,yüreğimden geçeni yazabilecek cesaretim var benim,tıpkı sevince o insanın karşına geçip söylemek gibi bir huyum.Yazdıklarım bir kişiye yönelik veyahut değil,ne önemi var_? Kendi rengini saklamadan,kendi görüntüsünden kaçmayan kaç kişi kaldı ruhunu bu dünyaya bırakan.Diyelim ki sadece bir kişiye_? Ne mutlu ona.Yazabileceğim ve ona yazabilecek biri var demektir.Şeffaf olan bir ruhu elleri kirli olan ellemesin.Zira parmak izlerinin iade edildiğini görmek kişiyi incitebilir.
Senelerdir insanlığımı taçlandırmakla uğraşıp geldiğim bu noktada benliğimden vazgeçecek değilim.Ne sevmekten ne de cümlelerimin içini aşkla doldurmaktan utanacak biriyim.
İyi ki yazıyorum.Yazdıkça nefes alıyor,ben aşık oldukça çoğalıyorum.

16.07.2008

Bu gün yağmur var İstanbul'da



Gökyüzü ağlarken çıkardığı o ses yüzünden ona kırılmaktansa korkmayı tercih ediyorum.Evet,gökgürültüsü bana göre değil gibi.Birkaç gündür sabahlara kadar film izliyorum yokluğunda.Kendimi mutsuz hissettiğimde çikolata yemeye sığınmayı bıraktım,bonibon almayı da.Biraz kilo aldım sanki sen görmeyeli.Çayı hala iki şekerli içiyorum.Vücudumdan yükselen ateşle içimdeki üşüme hissi birbiriyle orantısız ya bazen,şaşma.
Ateşim var bu gün.
Durgun bakışlarım.
Korkuyorum bu gün.Koynunda uyumak isterdim tüm gün ve korktuğumda sarılmak için kolumu sol omzuna atıp boynuna işleyen kokunu koklamak.Yapamıyorum.
İstanbul'da yağmur var bu gün.
Yaşamak için nefes almaya lüzum yok,artık biliyorum.

14.07.2008

"Sensiz Olmaz"


İki farklı tenin birbirine dokunduğunda aynı sıcaklığı hissetmesi gibi olağandı bu şarkıyı dinlediğimde aklıma gelmen.Kulağıma "Sensiz Olmaz,Ahh Olmaz" deseydin ve ben de yüzümde beliren gülümsemeye engel olamasaydım ne hoş olurdu,değil mi_? Böyle dinlediğinde sana beni anımsatan şarkılar var mıdır acaba_? Arayıp aramamak için tereddüt ettiren duyguların.Akustik şarkılar gibi,birbirine geçmiş bacaklar gibi,aynı sıcaklığı hissediyor;aynı gündüzün çocukları gibi sevdiğimi söylemek isterdim hayatı ve içimdeki seni.Al bu şarkı senin,bu küllenmemiş anılar benim olsun.Olmaz mı_? Sensiz Olmuyor..Bir şarkı söle bana.O söylediğin şarkı gibi aklına beni yaz..Sensiz Olmaz..Olmaz..

12.07.2008

mavi-siyah


Küçücük bir bedene iki kişiyi sığdırmış birinin sabah ezanından sonra odasında çalan hafif bir şarkıyla bacaklarını kıvırarak karnına doğru çekip cenin durumunda içindekini özlediğini hissettiği bir anda yalnızlığına döktüğü yaşla şuan beni rüyasında görüyor mudur diye düşünüyorsa o insandan korkma.

11.07.2008

"belki hemen belki bugünlerde"

"Seni yolcu ediyorum hayata... "

Bir yerlerde böyle cümleler kurabilen kişilerin hala varolduğunu düşünmek,kaybolan inancımı tazeleyecek diye korkuyorum.Zira ben yanlış cümlelerin noktalama işaretleri gibiyimdir.Tutunmaya çabaladıkça eğriti duran.

Ve Can kırıklarıma uzaktan bakınca farkettim

"Unutulmayı ben de istemezdim.."

6.07.2008

"yol arkadaşım"


Bu nasıl bir şey biliyor musun_? "Hayatındaki biri "benimle otobüs yolculuğuna var mısın_? Nereye gideceğimizi sadece ben biliyorum ama" derse ve sende gözün kapalı elinden tutup nereye diye sormayarak o otobüse binecek kudreti kendinde bulabiliyorsan aşıksın.Yaşamın boyunca kaç kişi seninle bu yolculuğa çıkabilecek kadar güven verir sana.İşte bu yüzden hayatımızın yol arkadaşını bulduğumuzda farkındalığını hissettirmeli ona,hayat kısaysa.
Kelebek bir ömür.Cesur bir kişi.Değerli olduğunu bilen diğeri.
Seçim senin..
Peki "yol arkadaşım", sen nerdesin_?

24.06.2008

weda



-aynı iklimin çocuklarıyız biz.kendine iyi bakh.benim yalnız tarafım üşüyo.sen de üşütme.mutlu ol;düşünerek seni de var ettiğim bir günde!-

Yüzüm göğsünde ve bakışını benden kaçıyorken;Yaslanabileceğim bana ait bir kalp olmadan içimdeki senle gitmeden önce hani gözyaşın yanaklarından süzülür.Hani gittiğin onca istasyon insanı arasından seni karşılamaya ya da uğurlamaya giden birini gördüğünde ellerini havaya olağan gücünle kaldırarak el sallamaya çalışırsın.Hani son kez bir umudun olur.Hep son anda gelicekmiş gibi bir ihtimal.Şehir kolundan tutsun diye beklersin...Sevdiğin adam gitmene izin vermesin,sadece kulağına usulca "Kal" desin..Söyleyecek çok sözün varken beyaz bir veda anında gözlerinden düşecek tek damlayı hatırlayacaktır bilirsin..Ne bir el olacak sana "Git-me" diyen istasyonda,ne de unutulmayacaksın.Gitmek öyle zor.İyi bir yol arkadaşı olduğum kadar iyi bir insan olsaydım keşke..Ama değilim..
Parmak uçlarını hiç unutmayacağım..

10.06.2008

yüksek topuklar


Keşke büyüdükçe eksilen duyguların yerine yenileri gelse.Eskimiş ayakkabılarımın yerine aldığım yüksek topuklar gibi değiştiğimi aynaya bakınca hissettirdiğinde ürkmesem.Keşke çektirdiğimiz ilk resimdeki gibi bakışlarını gözlerime değdirsen ama bırakmasan.Keşke verdiğin hediyeler üzerimdeyken seni hatırlattığında içimi çektiğimi görmelerinden utanmasam.Keşke kendime küsüp sırtımı döndüğüm anılarımla beraber şarkı söylesek bir konserde ve sen de olsan.Keşkekeşkekeşkekeşkekeşkekeşkekeşke en baştan başlasak..Geriye bile dönüp bakmasak..Keşkekeşkekeşkekeşkekeşkekeşkekeşke..
Keşkelerimi yaktım senin için bu gece..
Pinhani dedi ki bana
"kalan külleri kadar içimde kalsın
o küller sana uçar uçar yine geri gelir belki bana"
Birşeysöylemenegerekyokbenseninyerinedesevebiliyorumnedeolsa
Hemopinhanisenbakmaona

28.05.2008

İstanbul'un dili tutulsa !


Bir şehirin ağırlığını kaldırırken yere düşen yüzümün parçalarını bile yapıştırmaktan aciz olduğumu ağlamadan yazmadığım tek yazım olmamasına bağlıyorum.Çıkaramıyorum bana zor gelen sözcükleri en kökünden.

Hiçbirşehiringölgesigecesigündüzüyarını olamayan,bir zamanlar denizinin kokusuna bağlandığım şehrin çöpü kadar değersizim şimdi.O yüzden gördüğünde sırtını çevir.Bas üzerime.Büyük kalabalıkların ortasında küçük birinin kalbi kırılmış çok mu_? Değil elbet.
Saçlarımı kestirmeme engel ol.Silkele üzerimdeki durgunluğu.Koynunda uyut,yaslanacak bir omuzun varlığını hissettir.Beni bana anlat bir masal gibi.Beğenmediğin yerleri çıkar,sonu mutlu bitmeyecek mi nasılsa diyeyim.Demek isterdim.Yollarını saatlerce konuşmadan arşınladığım bu şehirde evimde altına girip ağlayabileceğim yorganı bile üzerimden çekiyorlar.Güneşten kızaran yanaklarımla sokak ortasına kendimi attığımda çözüm olarak kendimi çıkarıyorum içimden olmuyor.Seni eksiltiyorum,gönül söz dinlemiyor.Kime anlatmaya çalışsam derdimi,bakışmak yetmiyor.
Bu şehir bana dar.Bu ruh bana büyük.Bu kalp bana ağır geliyor.
stanbul benden büyük onunla başa çıkamam
Küçücük ellerimle seni geri alamam"
-Kibariye'nin sesinden dinle bu şarkıyı.Bak kendi evinde huzurla uyuyamadığın zaman nasıl hissettiriyor-

25.05.2008

susmak ve susamak gibiyiz biz seninle


Rapunzel'e duyduğum kıskançlıkla uzattığım saçlarımı kısa cümlelerimin ucuna ekledim.Eksilttiğime üzüldüğüm duygularıma dargın değildim.Hiç küsemedim zaten aklımdaki diğer ikinci seçeneklere.Yaşadıklarını hazetmeye hazır biri gibi durmaktan çok herşeyin farkında olan birinin dinginliği var üzerimde.Sanırım bunu tek başıma taşımaya çalışıyorum.Beyazı hep sevdim bir o kadar siyahı.Gri neyimize yetmiyor dememeyi öğreniyorken..
Gözlerimi kapatıyorum görmeyeyim görmediğini
Kulaklarım duymasın duymadığını,üzülmesin.
Aklımın boyu yetişmiyordu yüreğime.
Varsın susayım;susayasın ve Öyle gelesin bana su bulamamış gibi

24.05.2008

yeşile boyayın beni

Saçı uzun aklı kısa zamanların hatunu içinin kararan yanlarıyla mutlu olmasını öğreniyor..Yeşile boyayın beni.Işıltı katın gözlerime.Kitap okurken bir deniz kenarında güneşten kızaran biri olmak istiyorum.Sorgusuz sualsiz rüyalar görmek.Yatağımdaki deterjan kokusu ve pencere kenarında beni bekleyen bir cam güzeli var hala.Anladım ki güzel şeyler hiç değişmiyor..


Biriktirdiğim güzel vakitleri kumbaramdan çıkarıp harcama vaktidir şimdi..

11.05.2008

hala aşk var mı_?



Güneşin doğuşunu izlediğim bu sabah ağır adımlarla tek başıma yürürken elele bi çift görüp daha önce farketmediğim bir şeyi farketmemle küllerimi süpürdüm.Tek bir zerrem kalmadı.Çelik kadar sağlam yüreğim.Islansa bile paslanmıyor her yağmurda.Korkma bana bu saatten sona hiç bir şey olmaz.


benim camdan kanatlarım war..


uçurumdan düşerim ardımda kimseyi bırakmadan gerekiyorsa..

28.04.2008

çıplak ayaklı yalnızlık


Sabah olup uyanınca silinip de gidiyorsun ya, tek başına

Zaten hiç benim olmadın ki

Kollarını iki yana açmış çıplak ayaklı bir yalnızlık taşıyorum.Tek başınalığın tarifiyle beyaz olan herşey siliyor gözümde,sormadan edemiyorum gri neyimize yetmiyor.Üstesinden gelemediğim duygularımın tuşlarına sertçe basıyorum.Çıkardığı seslerle anlatılan hikayenin sonuna gelirken birikenleri ayıkla.Soğuk bir sudan geçir.Sağnak bir yağmurda ıslanmayan insanlar gibiyim içimden geçmiyor hissettiklerim.Başka bir şehirde aynı zamanı paylaştığımı bildiğim herkesin içimde yarattığı kalabalıktan hoşnut değilim.Dün gece bir rüya gördüm.Uyanıp silindin ya.Anladım askhın benim yarattığım bi masaldan ibaret değiL.Davetsiz bir misafir olduğumu unutmadan,uzat elini.Kırılabilirim.Parmak uçlarınla dokun aşkıma.


Susma bir şey söyle biraz olsun yardım et
Gelemiyorum üstesinden ben bu aşkın tek başına

Susma sen sustun ya yanlızlık çöktü üstüme

Anladım bu rüya anladım bu son veda

Her gece hayalimde çiziyorum resmini,her halini

Fikrine sürgün sesine hasret

Sabah olup uyanınca silinip de gidiyorsun ya, tek başına

Zaten hiç benim olmadın ki

Ne kadar kırılsamda ah etmem hakkım yok buna

Hem zaten davetsiz bir misafirdim ben aşkımla

Ne bir aptalın gölgesi,ne bir sevda kölesiyim

Sadece hesapsız bir gönül bahçesi

Ama yinede insan soruyor kendine,

Bu yazık hikayenin neresindeyim? Yeter ki...

24.04.2008

pencere öLü çiçeği



Senin tenin sıcak; Benim içimde bir kedi
Yumdu gözlerini; İşte askh ! dedi

İçimdeki kedinin gözleri bağladığımı farkedemeyecek kadar bilincimi yitirmediğim bir zamanın adamıyla çarpıştığım anı bana geri vermeliler diye düşünmekten vazgeçseydim sevmezdim.Pencerenin dibinde unutulmuş mor bir pencere öLü çiçeği.Hava soğuk.Tenin sıcak olsa bile üşürüm içinde.Ruhuna dokundurmaktan hoşlanmayan birinde parmaklarımın gezindiğini hissettiriyorsam karşımdaki kadar korkuyorum.Yepyeni ol-a-mayacak hikayelerin cümlelerini kısaltırken ben,çaydanlıkta kaynarken ekşimeye yüz tutmuş bir bardak çay var elinde.Çayı sevmezsin, ben kısaltmaları.
"Kalbine zorla öğretemezsin.Yabancı sana o iki kelime."
Söylenmemiş düşüncenin günahı olmaz bazen.düş-ü-nceni bırak bir kereliğine..


-Siyahı kendine yakıştıramayacak kadar umudunu saklayamayan dört mevsimlik bir kadındım seni tanımadan önce-

20.04.2008

Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin


İçimin ürperdiğini hissediyorum usul usul kendimi dinleyince.Çekip gitsem aklım hayatta kalcak gibi bir düşünüşe düşkün bir zamane çocuğuyken gözümdeki bakışınla kalbimdekini tartınca şaşırmıyorum.Kalbim daha ağır çeker benim üstelik ıslatmaya da gerek yokh azcık askh serpin yeter.Evvelini bildiğim duygularımın suratıma attığı tokatla kırgın kalamam içime.Kırmadığım gönüllerde tutunup kalan bir tutam sevgi olayım,yeter.İlelebet benim olan sevdaya açtığım kucağı başka bir diyara sunmadım.Ahirim de tek renk olsun istedim.Döktüğüm gözyaşının tuzu yakar içimi.Varsın arınmasın,sevda benim değil mi_?
yaraya basarım tuzumu da kendim.



Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Sözüm yok şu benden kırıldığına
İdip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Garibim can yıkıp gönül kırmadım
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım
Daha bir gönüle ikrar vermedim
Batınım sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin